Bir zamanlar, bereketli bahçelerle çevrili tahtında oturan bilge bir kral vardı; elindeki altın sikke, onun maddi zenginliğini, bilgeliğini ve dünyevi başarısını simgeliyordu. Başındaki üzüm salkımıyla süslenmiş tacı, doğayla uyumunu ve bolluk içindeki yaşamını ifade ederken, ayaklarının dibindeki üzüm asmaları ve boğa figürleri, sabırla emek vererek ulaştığı güvenli ve sağlam temelleri temsil ediyordu. Kral, gücünü şefkatle kullanan, çevresine bolluk ve refah sunan bir koruyucu gibiydi; zenginliğini yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda toplumun iyiliği için kullanıyordu. İşte bu kart sana, maddi ve manevi zenginliklerin sorumluluk, güvenilirlik ve bilgelikle yönetildiğinde gerçek anlamını bulacağını sezgisel olarak hatırlatmaktadır.
Bir zamanlar zenginliğiyle ünlü bir kral vardı; altın paralarıyla dolu tahtında otururken, etrafındaki bahçeler kurumuş ve sararmıştı. Bolluğa rağmen duyduğu doyumsuzluk onu maddi hırslarının kölesi yapmış, eli sıkı ve kalbi katı olmuştu. Bir gün tahtı ters döndü ve kral elindeki tüm altınları yere saçarken, onları tutmaya çalıştıkça daha fazlasını kaybettiğini fark etti. Bu olay ona, maddi servetin dengesizce tutularak değil, cömertlikle ve dengeli yönetimle korunabileceğini öğretti. İşte ters Kral, bize mal varlığımızı yönetirken bencillik, açgözlülük ve içsel dengesizliğin getirdiği tehlikelere dikkat çekerek, gerçek zenginliğin anlamını sorgulatır.