Eski çağlarda yüksek tepede oturan bilge bir kral vardı; elinde tuttuğu kılıcı göğe doğru dik tutarak adalet, mantık ve doğru kararların sembolü olduğunu gösteriyordu. Gökyüzündeki bulutlar, onun berrak zihnini ve keskin sezgisinin gücünü simgelerdi. İnsanlar ona karmaşık sorunlarla gelir, o ise duygularına kapılmadan, adil ve net kararlar verirdi. Bu kralın hikayesi bize mantığın, disiplinin ve dürüstlüğün önemini hatırlatırken, duyguları dengeleyerek güçlü bir lider olmanın sırrını fısıldıyordu.
Bir zamanlar bilgelik ve adaletle hükmeden bir kral vardı; tahtında otururken elindeki kılıcıyla doğruluğu simgelerdi, fakat zamanla kibrine yenik düşerek kalbini kapattı ve kılıcını sert bir silaha dönüştürdü. Artık sözleriyle insanları yaralar, empati kurmayı reddeder ve düşüncelerini zalimce kullanarak çevresindekileri sustururdu. Sonunda krallığı, soğuk mantığın ve acımasız yargıların hüküm sürdüğü, kalplerin birbirinden koptuğu ıssız bir yere dönüştü. Sevgi ve anlayıştan uzaklaşan kral, yalnızlığın sessiz soğuğunda, gerçek gücün keskin sözlerde değil, kalbin sıcaklığında olduğunu çok geç fark etti.